“Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Sağlık Alanındaki İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Uygulamalarında Yaygınlaştırılması” adlı proje kapsamında yedinci semineri gerçekleştirdik ve hemşire Aynur Gürcan ile konuştuk.
Hemşire Aynur Gürcan’a COVID-19 sürecini, sağlık çalışanları açısından bu sürecin nasıl devam ettiğini sorduk ve sağlık alanını cinsiyet eşitliği bağlamında değerlendirmesini istedik. Gürcan’ın cevaplarındaki dikkat çekici noktalar şunlar oldu:
“COVID-19 salgınının başlangıcında hiç görmediğimiz, bilmediğimiz bir şeye karşı ve “Nasıl olacak, ne yapacağız?” gibi soruların yarattığı bir kaygıyla çalışmaya başladık. Bütün sağlık çalışanları bu endişeyi yaşadı.
İlk günlerde, imza karşılığı N-95 verildi. “Bir nöbette -ortalama 12 ya da 16 saat boyunca- bu maskeyi kullanacaksınız. Başka vermeyiz!” dediler. Biz de bu uygulamaya karşı çıktık. Öyle olunca “İhtiyaç halinde veririz.” dediler. Sonrasında büyük bağışlar geldi ve bütün bir süreç boyunca koruyucu ekipmanlarla ilgili bir sorun yaşamadık.
Genel olarak gözlemim, hastane yöneticileri COVID-19 ile mücadeleyi çok iyi yönetemedi. Alanda emek verenler aracılığıyla işlerin altından kalkıldı.
İlk başta, sağlık çalışanları alkışlandı, kahraman ilan edildi, ek ücretler ödeneceği söylendi ama asla bir ek ödeme yapılmadı. COVID-19 salgınının ilk üç ayında çok ufak bir fark alındı ancak bu fark, ek ödeme değildi, performans ücretiydi, normalde de almamız gereken ücretti zaten.
Haftada 24 saat çalışmayı yönetime kabul ettirdik çünkü tulumların içinde tuvalete gitmeden çalışıyorduk. Yoğun bakım çok hızlı hareket edilmesini gerektiren bir alan ancak üstünüzdeki ağır kıyafetler sebebiyle robot gibisiniz, ister istemez çalışmak, nefes almak zorlaşıyor. Önce yönetim kabul etti ancak uygulamadı. Bu dönemlerde “Ne daha iyi yapılabilirdi?” diye soracak olursanız, çalışma saatlerinin düzenlenmesinin çok önemli olduğunu söyleyebilirim.
Örgütlenme, yönetimin işine gelen bir şey olmuyor. Alanlarda işe yeni başlamış çok hemşire var, kıdemli ve daha üst kademelere gelmiş hemşireler var. Kimisi uzak durmak istediğinden kimisi ise kendi çıkarları için örgütlülükten uzak duruyorlar. Örneğin, sorumlu hemşire olmak istiyorsanız yönetime itirazınız olmayacak!
Olumlu ya da olumsuz bir görüşünüz olmayacak. Sadece verilen işi yapmanızı istiyorlar. Yönetimin istediği hiç konuşmamanız!
Hasta sayısı hızla artıyor. Vaka sayıları, Haziran’a kıyasla çok daha yüksek. Elimizdeki veriler, şu an COVID-19 sebebiyle hastanede yatan insanların %90’ının aşısız olduğunu gösteriyor. Aşının yan etkilerinden tedirgin olan kişinin de, hastalığın getirdiği büyük sağlık sorunlarıyla kıyaslayınca aşı olmayı tercih etmesi mantıklı görünüyor. Ölüm son nokta ama yan etkilerle mücadele edilebilir.
Sağlık çalışanına şiddet sık karşılaştığımız bir durum. Örneğin bir sağlık personeli arkadaşımız, hasta ve hasta yakınına “Maske tak!” dediği için saldırıya uğrayarak bir gözünü kaybetti. Yumruğu atan kişi, cezaevinden yeni çıkmış birisiydi. Demek ki, yaptırımlar yeterli değil. Şiddeti gösteren kişilere doğru düzgün ne bir ceza ne bir yaptırım olmadığından şiddet vakaları artıyor, neredeyse destekleniyor.”
Programa şuradan ulaşabilirsiniz:
Yorum Yapın