Slider

edit4 - Freelance Çalışma: Artılar ve Eksiler

Freelance Çalışma: Artılar ve Eksiler

15 senedir yayıncılık sektöründe çalışan Meltem ile evdeki çalışma koşulları, COVID-19’un etkileri ve beyaz yakalı çalışanlar için daha çok psikolojik etkilerle kendisini gösteren mesleki sorunlarla ilgili konuştuk.

Kısaca kendinden bahseder misin?

Bir yıldan fazla bir süredir tam zamanlı ofis çalışanıyım ancak pandemi nedeniyle o da uzaktan ofis çalışanı olarak devam ediyor. Bu bir yılın öncesinde dönem dönem freelance çalıştım. Kesintisiz freelance çalıştığım en uzun dönem 2 yıldan biraz fazla sürmüştü. Yayıncılık sektörüne ilk 2006 yılında girmiştim. Dediğim gibi zaman zaman freelancer ve zaman zaman ofis çalışanı olarak 15 yıldır bu sektörde editörlük, redaksiyon, son okuma gibi işler yapıyorum.

Freelance çalışma ile ofiste çalışmayı kıyaslar mısın? Bunlara dair ne tür artı ve eksiler sıralayabilirsin?

Bizim sektörde aslında bu durum koşullara bağlı, yani freelance çalışırken de çok kötü koşullara sahip olabilirsiniz. Hatta çalışma koşullarınızı kendiniz sağladığınız için bizimki gibi düşük ücretli işlerde genelde koşullar kötüdür. Yani kendi adıma hep öyle oldu. Freelance çalışma konusunda bir istikrar ve karar göstermeyişimin de etkisiyle evde fiziksel koşullar bağlamında kendime güzel bir çalışma düzeni kuramadım.

Bilgisayar ekranının kalitesini, hatta oturduğum sandalyeyi uzun iş saatlerine uygun hale getirmek önceliğim olamıyordu. 

Ancak karın tokluğuna çalıştığım için ve yaşadığım mekan da çok uygun olmadığından sırtımı gözeterek bir ofis sandalyesi alma şansım olmadı mesela. Ya da hiç çok iyi bir bilgisayar almadım. Bilgisayarımda sorunlar çıktığında gelişkin bir model almak yerine eşin dostun yardımıyla çözmeye çalıştım. Öte yandan bizim sektörde ofis çalışanı da olsanız, teknik anlamda, size sağlanan aletlere çoğunlukla önem verilmiyor. Tabii istisnalar var ama bilgisayar vb. anlamında genelde eskilerle idare etme, günü kurtarma, harcama yapmama eğiliminde olunuyor. Dediğim gibi aslında çalıştığınız yere bağlı. 

Bu yanıyla, söylediklerin beyaz yakalı çalışanların çoğunlukla iskelet sistemi rahatsızlıkları ve görme sorunları yaşadıklarına yönelik tespiti onaylıyor. Peki, evden çalışmayı psikolojik açıdan nasıl değerlendirirsin?

Evde kendi halinde çalışmak pek çok açıdan rahatlatıcı olabilir; bütün o iş ilişkilerini, çoğu yerde görülen açık ofis düzeninin hengamesini o kadar çok çekmek zorunda kalmazsınız, kafanız biraz daha rahat olur. Öte yandan da güvencesizliğin ve tek başına olmanın getirdiği sorunlar canınızı sıkabilir, kaygılara neden olabilir: “Paramı alabilecek miyim?”, “Sorularıma ve taleplerime cevap verecekler mi?” vb. Dahası “Yeniden iş alabilecek miyim?” gibi temel kaygılar söz konusudur. Bir de zorlu bir işle uğraşırken tek başına olmak, bir meslektaşınla sorunu paylaşamamak gibi sorunlar da insana ağır gelebiliyor.

İşte bunun için de aslında ilişkiler, ağlar, meslek odaları gibi bir araya gelebileceğin alanlar yaratmak çok önem kazanıyor. Ofissiz çalışan çevirmen ya da düzeltmenlerin bir iletişim ağının olması hem içerikte çözülemeyen sorunlar açısından hem de psikolojik destek açısından faydalı oluyor. Diğer türlüsü gerçekten çok bunaltıcı olabiliyor.

COVID-19’un çalışma hayatına etkileri ne oldu? Öncesi ve sonrası için belirtilecek neler olabilir? 

Bu pandemi süreci ve bununla birlikte yeniden şekillenen çalışma hayatı pek çok gerçeği ortaya çıkardı.  Sanırım, öncelikle çalışanların koşullarının pek de gözetilmediğini gözler önüne serdi. Yeni düzenlemeler yapmakta bazı şirketler hızlıydı ama orada da gördüğüm kadarıyla, “Çalışanın bu yeni durumda başka nelere ihtiyacı olabilir?” diye pek düşünülmedi. “Zaten evden çalışmalarına müsaade ediyoruz, daha ne yapalım!” dercesine bir tavra bürünüldüğü oldu. Bu şans, bizlere lütfedildiği için bizim de fedakarca öncesine kıyasla daha çok çalışmamız beklendi. Zaten zor durumda olan şirketlerimize destek olmaktan başka, evde ne yapacaktık!

İşsizlik tehdidi için neler söylersin?

Ekonominin kötü gidişatıyla birlikte böyle zamanlarda işsizlik daha büyük bir tehdide dönüşüyor ve çalışan her şeye razı oluyor. Bazı arkadaşlarım, işyerlerinde kesintili çalışma ödeneğine başvurulduğu için sigorta primleri eksik yatırıldığı halde her gün mesai yapıyorlardı. Yani tam mesai ama yarım sigorta primi! “Ama “Ne yapalım? Ne de olsa zaten evden çalışılıyor.” söylemiyle çalışan her şeye razı edildi.

Bir de belirsizlik arttı, her şey tamamen işverenin inisiyatifinde, işverenlerin çoğu da “Pandemi falan anlamam, her an ofise çağırabilirim.” havasında. Oysa pek çok ofis çalışanının işi uzaktan çok rahatlıkla sürdürülebiliyor. Avrupa’da yaşayan arkadaşlarımdan gördüğüm kadarıyla, bu kadar gergin ve daha hayati sorunların yaşandığı bir süreçte, ofise gidip gelme meselesi en çok bizim ülkede dert ediliyor galiba. 

Cinsiyet eşitsizliği yayıncılık sektöründe fark edilen, görünür olan bir durum mu?

Cinsiyet eşitsizliği fark edilen bir durum ama görünür olduğu söylenemez. Bir sorun olarak ancak belli gruplar tarafından dile getiriliyor. Oysa tabii ki bu alanın daha “entelektüel işler”i erkeklerin payına düşebiliyor ya da ofis ortamındaki sıradan bir organizasyonda bile (küçük bir ofisse mutfaktaki bir düzenleme, büyük bir ofisse doğum günü gibi çalışanlar arası minik etkinliklerde pasta kesme/dağıtma vb. işlerde)  cinsiyetçi iş bölümü kendini gösteriyor. Cinsiyet eşitsizliği bağlamında ekleyebileceğim bir diğer şey de, pek çok kadın çalışan gibi, mansplaining’lere ya da büyük abi nasihatlerine maruz kalmak.

Beyaz yakalılar arasında mobbing baskısı sıklıkla gündeme gelen başlıklardan. Yayıncılık sektörünün bu baskının görece daha dışında olduğunu tahmin ediyorum. Doğru mu?

Bizim işlerde de mobbing yaygın. Aslında belli açılardan hayli öznel bir iş olduğu halde yapılan iş çok mekanik, nesnel değerlendirmelere tabii tutulabiliyor. Diyelim ki bir metnin okumasını, yayına hazırlığını yaparken sizin bir tercihiniz (söz gelimi tercih ettiğiniz bir kelime, düzenlediğiniz bir cümle vb.) tamamen bir başkasının amirane bir erkek meslektaşın ya da bir patronun keyfine uymadığı için eleştirilebiliyor. Hız meselesi için de benzer bir durum geçerli. Her kitap ya da metin birbirinden farklı olduğu halde sabit bir hız bekleniyor ya da hızınız başka bir meslektaşınızla kıyaslanarak size kendinizi kötü hissettirebiliyorlar. 

Yazıda çalışanın gerçek ismi kullanılmamıştır.

2606 gösterim

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MESLEK HASTALIKLARI NEDİR? Meslek hastalığı; işçinin çalıştığı veya yaptığı iş şartları nedeniyle ortaya çıkan geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal rahatsızlık halidir.