30 Eylül 2021 tarihindeki Kanun Hükmünde Kararname ile Çankırı Devlet Hastanesi’ndeki görevine son verilen Dr. Benan Koyuncu ile görüştük ve kendisine yaşananları sorduk.
Benan Hanım, kısaca kendinizden bahseder misiniz?
10 yıldır Acil Tıp Uzmanı olarak görev yapıyordum, son olarak Çankırı Devlet Hastanesi’nde çalıştım. Ankara Tabip Odası ve Sağlık Emekçileri Sendikası üyesiyim. Ayrıca Asistan ve Genç Uzman Hekimler kolu ile Kadın Hekimlik ve Kadın Sağlığı kolu üyesiyim.
Sizinle ilgili dönem dönem işten atılma haberleri okuyoruz. Medyadan takip edebildiğimiz kadarıyla aralıklı olarak 3 kez görevden uzaklaştırıldınız, dava açtınız, kazandınız, ihraç edildiniz… Bu süreci bir de sizden dinleyelim.
Dediğiniz gibi bu durum 3 kez başıma geldi. İlk olarak, 15 Temmuz sonrasında açığa alındım ve bu süreç 2 ay kadar sürdü, neden açığa alındığıma dair bir bilgi verilmedi: “FETÖ’den açığa alındın.” denildi. O dönem sol örgütlerle bağlantılar sebebiyle ihraç edilmek, açığa alınmak gibi bir durum yoktu zaten. Hatta ilk açığa alınmamda “Solcu hekim, FETÖ’den açığa alındı.” diye bayağı gündem oldu. Soruşturma sırasında ise sosyal medya hesaplarım incelendi. Oradaki paylaşımlar, özellikle Diyarbakır’da yaşadığım, orada çalıştığım zamandaki tweetlerim sorgulandı. Ben de bunlara cevap verdim: “Bir hekim olarak yaşanan hak ihlallerine karşı çıktım.” dedim.
Diyarbakır da olduğunuz dönem hangi dönem?
2010-2013 arası. Örneğin, o dönemde Bismil’de bir çocuk, polis kurşunu ile yaşamını yitirdi. Bununla ilgili attığım tweeti sordular bana. Böyle akıl almaz durumlar yaşadım ama 2 ayın sonunda işe geri döndüm. O dönemde acil tıp uzmanlığı için eğitim alıyordum. Sonrasında asistan hekimliğim bitti ve atamalar için tekrar güvenlik soruşturmasına girdim. Atamam yapılmadı ve güvenlik soruşturmasından red aldım. Yine görevime başlayamadım. Ankara Tabip Odasıyla dava açtık, orada da yine sosyal medya hesaplarıma bakıldı: 2018- 2019 yılında katıldığım eylemler ve eski eşimin beraat ettiği dava, hakkımdaki dosyada önüme sürüldü. Davayı biz kazandık ve işe geri döndüm.
Pandemi döneminde de Çankırı’daydım. Acil serviste görevliyken “Gizlidir.” ibareli bir zarf geldi. Çevremi panik eden benim ise bir şekilde alıştığım bu zarf, yoğun bir nöbet sırasında karşıma dikildi. Çok kötü bir nöbetti ve bende “Ne ile uğraşıyorum!” hissi yarattı. Zarfta “Terör örgütleriyle ilişkili olduğunuz gözlenmiştir, 7 gün içinde savunmanızı yapın.” içeriğinde bir açıklama vardı. O kadar… Yine hiçbir gerekçe yok. “Biz bu sonuca, şu nedenden hareketle vardık.” demek yok.
Kişiyi ihraç ederken hukuksal bir dayanağa sırtlarını yaslama ihtiyacı bile hissetmiyorlar.
Diğer dosyada beraat ederken, emniyetin benimle ilgili olarak “Herhangi bir terör örgütüyle ilişkisi bulunamamıştır.” diye açıklaması vardı. Onu ekledi dosyaya. Hem Sağlık Emekçileri Sendikası’ndan arkadaşlar hem avukatlar bir sorun çıkmayacağını düşünüyordu ama nöbete gittiğim bir gün, ihraç edildiğimi öğrendim.
Hukuki olarak ne olabileceğini dair bir öngörünüz var mı?
Şöyle: Ayın 16’sında Sağlık Bakanlığı savunmasını mahkemeye sundu. Önceki savunmada benimle ilgili 3 cümle vardı, ancak bu son savunmada benimle ilgili 1 tek kelime bile etmemişler. 6 sayfalık savunmanın tamamında 15 Temmuz sürecini, bu süreçte devletin ne kadar çok yıprandığını anlatmışlar.
Öyle anlaması zor bir durum ki, ben 15 Temmuz günü hastaneye gidemedim ama 16 Temmuz’da nöbetçi olmamama rağmen gittim ve hastaları tedavi ettim. Bu zamanla ilgili olarak suçlanıyorsunuz! Bunu yaparken hiçbir yasal dayanağa gerek bile duymaksızın sizi suçlu, terörist ilan edebiliyorlar. Bu yöntemlerle sağlık çalışanlarına da toplumun diğer kesimlerine de mesaj verilmek isteniyor. “Biz istediğimizi istediğimiz gibi işten atabiliriz.” deniyor. Bu yolla toplumu sindirmeye, susturmaya çalışıyorlar.
Hekim eksikliği olduğu bir dönemde, sağlıkta şiddetle burun buruna yaşadığımız ve sırf benim ihraç edilmeden önceki ay içinde 2-3 kez beyaz kod verdiğim bir zamanda ihraç edildim. O günden bugüne hem hukuk mücadelesine hem de sokakta mücadele etmeye devam ediyorum.
Yorum Yapın