Slider

DEV TEKSTİL 1024x768 - KOD 29: SML ETİKET ÖRNEĞİ

KOD 29: SML ETİKET ÖRNEĞİ

Sendikalı olmaları sebebiyle çeşitli bahaneler gerekçe gösterilerek SML Etiket tarafından işten çıkartılan Devrimci Tekstil İşçileri Sendikası üyesi Seçil Arı ve Derya Sırbudak ile hem çalışma koşullarını hem de işten atılma sürecinde yaşadıklarını konuştuk.

SML Etiket’e ait bu fabrikada ne kadar zaman çalıştınız?

Derya:  1 sene 9 ay boyunca SML Etiket’te çalıştım.

Seçil: 1.5 yıldır SML Etiket’te çalışıyordum. Haksız, hukuksuz ve keyfi bir şekilde sendikalı olduğumuz için işten çıkarıldık.

Sendikalı olduğunuz için işten atılmanız hukuken yasak. Bu sebeple ne tür gerekçelere dayanarak sizi işten attıklarını sormak istiyorum.

Seçil: Açık bir şekilde “Siz sendikalısınız, o yüzden sizi işten atıyoruz.” demiyorlar tabii. Ancak bakıldığında, 22 işçi işten atıldı ve bu 22 işçinin tamamı sendikalı. İşten çıkartılmadan önce yaşadığımız durumlar da sendikalı işçileri tespit etmeye çalıştıklarını gösteriyor. Örneğin, ustabaşları “Siz sendikalı mısınız? Sendikalı olduğunu bildiğiniz insanlar var mı?” diye hem çalışırken yanımıza gelip hem de telefonla arayıp soruyorlardı. Bizi işten atarken, işlerin azaldığını bahane ettiler ancak sonrasında taşeron işçi aldılar.

İşverenlerin sorun olarak gördükleri çıkışlarda bulunuyorduk. Örneğin, COVID-19 ile birlikte yemeklerin kötüleşmesine, porsiyonların azaltılmasına ses çıkartıyorduk. Kadınların düşük ücret almasına karşı çıkıyorduk. Yönetimle karşı karşıya gelince, 28 Ocak tarihinde bizi yanlarına çağırdılar ve işten çıkartmaların yasak olduğu bir dönemde “İstifa edin! Biz devlete ödeyeceğimiz parayı size ödeyelim!” dediler. 19 arkadaşımız bu şekilde işten çıktı, biz de istifa etmeyeceğimizi söyledik. “İstifa etmezseniz sizi işten çıkartmanın yolları var; KOD-29’ dan çıkartırız.” dediler. “İşe geç geldiğiniz günler var.” dediler ama doğru değil. Doğru olmadığı için haliyle, tutanak da yok.

Şu an dava sürecindesiniz. Sizinle anlaşma yolu aradılar mı?

Seçil: Dava süreci başladıktan sonra 25 bin liraya yakın bir para teklif ettiler. Bu para kıdem ve ihbar tazminatı ile 3 brüt ücret tutarında bir para. Üç işçiye de bu parayı ayrı ayrı vereceklerdi. Anlayacağınız bizi parayla susturmaya çalıştılar. “Biz parayı verelim; siz de bu çadırı kaldırın,  davayı geri çekin!” dediler.

Uzun süreden beri fabrika karşısında çadırınız var. Bunun, dediğiniz gibi, işverenleri rahatsız ettiğini tahmin etmek çok kolay. Peki, işçilerin size yaklaşımı nasıl?

devtekstil2 768x1024 - KOD 29: SML ETİKET ÖRNEĞİ

Derya: İlk başlarda diğer işçilerle aramız iyiydi; servisler dışarıdan işçileri aldığı için konuşuyorduk, sohbet edebiliyorduk. Sonradan servisleri fabrika içinden kaldırmaya başladılar. Hakkımızda “Onlar illegal örgüt, teröristler, marjinaller!” diyerek propaganda da yaptılar. Bunun sonucunda bazı işçiler bize daha mesafeli davranmaya başladı.

Seçil: Hatta şu da var: Bizimle konuşanları işten çıkartmakla tehdit etmişler; “Sizde mi sendika üyesisiniz?” diye sormuşlar.

Servislerin içerden alınmaya başlanmasının sizinle bir alakası var mı?

Seçil: Evet, çadırı açtıktan kısa bir süre sonra bu uygulama başladı; fabrikanın tel duvarını da brandayla kapattılar

Derya: Direkt çadırı gören iki kamera taktılar. Çadıra gelen giden herkesi görüyor oldular tabii.

İçerdeki çalışma koşulları nasıl?

Derya: Kendimden örnek vereyim: Çin’den yeni gelen bir makineyi kullanmam için beni işe aldılar. Kimse makineyi kullanmayı bilmiyordu, makineyi kullanmayı öğretmesi için Çin’e gönderilen uzman dahi doğru düzgün öğrenmemişti ve bütün bildiklerini de anlatmıyordu. Muhtemelen sonrasında kendi işsiz kalmasın diye yapıyordu bunu. Biz iki kişiydik ve başta makineyi kullanmayı beceremedik. Birçok hakarete uğradık ve makinenin operatörü bendim. Uğradığım hakaretin, mobbingin haddi hesabı yok! Makinelerin verimli bir şekilde kullanılmasının işi hızlandırdığını anladıklarında bu makinelerin sayısını arttırdılar. İşin en başında 3 vardiya olacak demişlerdi, 1 sene 9 ay geçti üzerinden ve hala vardiya düzenlemesi olmadı. Normalde gece çalıştırdıkları zaman, işverenlerin yıpranma parası ödemesi gerekiyor. Gece uykusuyla gündüz uykusu asla bir değil ve gündelik hayatın alt üst oluyor. Biz yıpranma parasından bahsettiğimizde “Bizim burada böyle şey olmaz!” deyip geçiştirdiler.

Seçil: Gece vardiyasında çalıştığımızda gündüz uyuyamıyouz, doğru düzgün ve düzenli yemek yiyemiyoruz. Bunun karşılığında hakkımız olanı da alamıyoruz.

Gece vardiyası büyük bir sorun anladığım kadarıyla.

Seçil: Evet. Hatta şöyle bir durum da var: Gece vardiyasında çalışanlar genellikle kadınlar. Bunun sebebi, kadınların daha düşük ücretlere çalışmayı kabul etmek zorunda kalması. Genellikle erkeklere evi geçindirecek olan, kadınlara da eve ek gelir getiren kişi olarak bakılıyor. Daha düşük ücretler teklif ediliyor ve işe ihtiyacı olan kadın, bu kötü koşulları kabul etmek zorunda kalabiliyor çünkü kabul etmediğinde iş bulma şansı kalmıyor. İşverenler “Kadın istihdamını arttıracağız.” diyor ama aslında niyeti kadın istihdamının artması değil, daha düşük ücretlere işçiyi çalıştırabilmek.

Derya: Eşit işe eşit ücret uygulanmıyor yani! Erkek bir işçi, başka bir bölümde aynı işi yapan kadından daha yüksek ücret alıyor; kadınlar baskı ve mobbinge de daha çok uğruyor.

Seçil: Konu gece vardiyasından açılmışken, ben de yaşadığımız bir iş kazasından bahsedeyim. İki kişi çalışıyorduk ve birlikte çalıştığım arkadaşımın gözüne boya sıçradı. Gece olduğu için danışabileceğimiz biri yoktu. Doğru düzgün bir iş güvenliği eğitimi verilmediği için ne yapmak gerektiğini bilemedim; lavaboya gittik, yıkadık. Sabaha kadar arkadaşımın gözü görmedi. Bir süre sonra aynı şey benim başıma da geldi ve iş kazası tutanağı tutulmadı.

Derya: Ben de iş kazası geçirdim, parmağım kesildi.  Beni doktora götürdüler ve iş kazası olduğunu gizlediler. Diğer gün ben doktora gidip iş kazası geçirdiğimi söyledim. Fabrikaya geldiğimde “Neden iş kazası raporu aldın?” dediler. Ben de “Kazayı fabrikada geçirdim. Bunu bildirmek hem benim görevim hem de sizin göreviniz.” dedim ve tartıştık.

devtekstil3 - KOD 29: SML ETİKET ÖRNEĞİ

İş kazalarının ardından biraz da meslek hastalıklarını sormak istiyorum size. Sizin işiniz tekstilin yanı sıra etiket bastığınız için matbaacılık alanına dair tehlikeleri de içeriyor diye tahmin ediyorum. Doğru mu?

Seçil: Evet, öyle. Ofset baskı bölümünde kağıt tozu maruziyeti sebebiyle nefes darlığı, öksürük, yutkunma güçlüğü gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Yöneticilere söyledik ve bize “İsteseydiniz maske verirdik!” dediler.

Ben makine operatörüydüm. Çalışma arkadaşlarımla birlikte etiket basıyorduk. Bu işlem sırasında kimyasal boyalara maruz kalıyorduk, özellikle solvente. Kullandığımız boyalar kanserojen olduğu için ele değdiği zaman ciltte sorun yaratıyordu ve biz, başta, işlemleri çıplak elle yapıyorduk. Sonra boya firmaları ziyarete geldi ve elle dokunmamız gerektiğini söyledi. Bunun ardından bize ince, dayanıksız bir eldiven verdiler. Daha kalın eldiven isteyince de daha kalınını verdiler.

Çalışırken ağır taşımak zorunda kalıyorum. Malzemelerin olduğu koliler çok büyük, 20-25 kilo. Bunları daha küçük kolilere bölerek de koyabilirler ama her şeyi maliyet unsuru olarak gördükleri için onu da yapmıyorlar. Böyle olunca bel sorunları oluyor, eklem ağrıları oluşuyor. Yani onların önemsiz gördüğü, es geçtiği her şey bizim sağlığımızı kaybetmemize neden oluyor.

Birde size, COVID-19’u sorayım. Pandemiyle birlikte fabrikada alınan önlemler neler?

Derya: Mesafeli çalışma gibi bir şey olmadı sadece servislerde tek kişi oturmaya başladık. Yemekhanelerde 3-4 kişi oturuyorduk onu 2 ye indirdiler. Ve şunu da söyleyeyim bu durumu fırsata çevirip yemekhanede masayı ikiye böldüler. İçerde an yana dip dibe çalışıyoruz burada böldüler ki konuşmayalım. 7 buçuk saat üretimde dip dibe çalışıyoruz, güya yarım saati düşünüp araya cam koydular.

Bir işçi COVID-19’a yakalandığında nasıl bir süreç işliyor?

Derya: COVID-19’a yakalanan çok işçi oldu, ben de hastalığı ağır bir şekilde geçirdim. Şöyle bir örnekle cevap vereyim: Gece vardiyasında bir arkadaşımızda virüs çıktı ve vardiya bitince toplu bir şekilde hastaneye gidildi. Virüs çıkan arkadaş karantinaya alındı, diğerlerine de test yapıldı.Hastalığa yakalanan işçilere ücretleri verildi ama ücretsiz izne çıkartılanlar 1.100 TL. para aldılar. Bu ücret insanın hangi ihtiyacını karşılar?

Bir de çocuğu olanların, uzaktan eğitime geçildiği için bilgisayar ve tablet almak gibi yeni ihtiyaçları da doğdu. Bu süreçte eğitimdeki adaletsizlik de arttı, her açıdan geçim çok zor zorlaştı. Hazır çocuklardan konu açılmışken, şu talebi de yenilemek istiyorum: Çocuklarını bırakarak işe gelmek zorunda kalan kadınlar var. Bu durum bu kadınların huzursuz ve dalgın olmasına; yeri geliyor iş kazası geçirmelerine dahi sebep oluyor. Bu soruna karşı işyerlerinde kreş; kreş olmadığı takdirde kreş masrafının karşılanmasına yönelik talep karşılanmalı.

2798 gösterim

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MESLEK HASTALIKLARI NEDİR? Meslek hastalığı; işçinin çalıştığı veya yaptığı iş şartları nedeniyle ortaya çıkan geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal rahatsızlık halidir.