Sağlık alanında çalışan kadınlarla yaptığımız röportaj serisinin bu ayki konuğu Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi bölümünde çalışan asistan doktor Neslihan. Kendisine çalışma koşullarını ve COVID-19 sürecinde yaşananları sorduk.
Kendinizden bahseder misiniz?
26 yaşındayım, bekarım ve İstanbul’da bir devlet hastanesinde Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi bölümünde çalışıyorum. Uzmanlık eğitimi almakta olan bir asistanım.
COVID-19 ile birlikte çalışma hayatınızda neler değişti?
İlk başta büyük bir belirsizlik ve kaygı söz konusuydu. Bu durum, bütün sağlık çalışanları için geçerliydi tabii ama bizim kendi işimizi sürdürürken COVID-19 bölümlerinde de yer almaya başlamamız, tecrübesiz olduğumuz bir alan olduğu için ayrı bir gerginlik kaynağı oldu.
Bu durumu biraz daha detaylı açıklayabilir misiniz?
COVID-19 ile doğrudan ilişkilendirilebilecek göğüs hastalıkları, enfeksiyon hastalıkları ve dahiliye gibi branşlar var. Bu branşlarda çalışanlar, bu hastalığın yönetimini daha iyi yapabilecek insanlar. O yüzden bu branştaki sağlık çalışanları, COVID-19 olup yoğun bakımda kalan insanlarla ilgilendiler.
Bunun dışında kalan, aklınıza gelebilecek her branş, örneğin temel bilimler dediğimiz patoloji, tıbbi biyoloji, fizyoloji gibi branşların tamamı da COVID-19 testi pozitif çıkmış, hastaneye yatması gerekli görülmüş hastaların bakımıyla ilgilendi. Biz de servisteki nöbetçi doktorlar olarak çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Tedaviyi düzenlemek ve hastaların klinik belirtilerini kontrol etmek gibi bir görevimiz var. Durumu ağırlaşmaya başlayan hastalarla ise yoğun bakım servislerinde anestezi ve dahiliye bölümü ilgileniyor.
Peki, bu eleştirilecek bir uygulama mı?
Bir kriz olduğu için aslında pek eleştirilecek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Bu duruma daha hazırlıklı olabilirdik ama dediğim gibi kriz durumu, aniden bir ihtiyaç doğdu ve sorun bu şekilde çözülmeye çalışıldı. Ama “Düzeltilecek hiçbir şey yoktu.” diyemem. Örneğin ilk başta nöbet listeleri düzensizce ayarlandı. Nöbete gittiğimiz zaman, nöbette bir başka arkadaşımızın olmadığını fark ediliyorduk. Öyle olunca, nöbet sırasında ortaya çıkan her sorunu yalnız çözmeye çalışıyorsunuz. Ekipmanlarla ilgili sorunlar oldu. İlk günlerde ekipman verildiğinde “Bir daha ekipman verilmeyecek, bunları bütün gün hatta bazen bütün bir hafta saklayın.” gibi ifadeleri oluyordu. Bu tip sorunlar yaşadık.
Koruyucu ekipmanların bedeninize uygunluğu konusunda sıkıntı yaşadınız mı? Kimi kadınların bu tip şikayetleri oldu, o yüzden sormak istedim.
Aslında bakarsanız ekipmanların uygunluğunu cinsiyet temelli eleştiremem. Tıbbi ekipmanların tamamı standarttı. Bana kullanım zorluğu çıkartacak türde bir uyumsuzluk yaşamadım.
Mesleğinizde cinsiyet eşitliği konusunu değerlendirir misiniz?
Devlete bağlı çalıştığımız için ödemeler açısından bir eşitsizlik olmuyor. Diğer taraftan, şunu fark ediyorum: Benim branşım asistan hekim düzeyinde ve kadınların yoğun olduğu bir bölüm. Şöyle söyleyeyim: Klinikteki asistanların yüzde 90’ı kadın ama akademik kadrolara baktığımız zaman çoğu kişi erkek. Bu durum, insana şunu düşündürtüyor: Akademik basamakları tırmanırken orada bir şey oluyor ve ne oluyorsa o kademeler hep erkeklerden oluşuyor.
Alandaki işleyişle ilgili bir şey diyemem, hatta bazen hocalarımızdan “Biraz erkek asistan da gelse keşke!” gibi ifadeler duyuyoruz. Konu, üst kademelerde yer almaya geldiğinde ise orada erkek olmanın ön plana çıktığını söyleyebilirim.
Ayrıca hastalarla kurulan ilişkilerde de çarpıcı durumlar yaşanabiliyor. Örneğin, bir hastayı doktor olduğuna ikna etmekte zorlanabiliyorsun.
Son olarak, sağlık çalışanına şiddet konusunu sorayım size. Bu konuyla ilgili söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Sağlık çalışanına şiddet, insanların yas sürecinin doğal bir parçası haline gelmiş gibi! Kültürel olarak sanki bu durumu benimsemiş gibiyiz. Bize sinirlenip öfkelenmeden sanki insanlar acılarını yaşayamazlarmış gibi!
*Yazıda, sağlık çalışanının gerçek ismi kullanılmamıştır.
Yorum Yapın