Slider

111019 silicosis dust 1024x656 - "YA EMEKLİLİĞİMİZİ GERİ VERSİNLER YA DA HAKSIZCA EMEKLİ OLDUĞUMUZU KANITLASINLAR!"

“YA EMEKLİLİĞİMİZİ GERİ VERSİNLER YA DA HAKSIZCA EMEKLİ OLDUĞUMUZU KANITLASINLAR!”

Kütahya, Bilecik ve Eskişehir’de Eczacıbaşı Holdingin seramik sektöründe çalışanı olarak silikozis hastalığına yakalanan işçilerin başından geçenleri anlatmaya devam ediyoruz. İlk yazımızda solunum fonksiyon testleri ile işçilerin emekliliklerinin kesildiğinden ve bu süreçte yaşanılan zorluklardan bahsetmiştik. Bu yazıyı ise hastalık sebebiyle yaşanılan geçim sıkıntılarına ve devlet kurumları tarafından işverenlere tanınan kolaylıklara ayırdık. 

Silikozis hastalarına oran vermediklerini hatta neredeyse “Silikozis diye bir şey bırakmayacaklarını düşünmeye başladık.” dediniz. Kurumlara güveninizin sarsıldığını söyleyebiliriz sanırım. 

Hayri: Gerçekleri gizliyorlar, saklıyorlar. Ben dört senenin sonunda kendi yaşadıklarımdan öğrendiğim ve arkadaşlarımdan bildiğim olaylardan sonra artık böyle düşünüyorum.  SGK nasıl karar verilmesini isterse doktorlar ona göre karar veriyor çünkü korkuyorlar. Korkmayanı da var gerçi. Örneğin, benim kurul kararım sırasında iki doktor tartıştı. Solunum testim iyi çıkınca doktor, “Nefes ölçümün iyi çıktığına göre hastalık iyileşmiştir.” dedi. Bunu diyen doktor, kulak burun boğaz doktoru ama benim göğsüme yorum yapıyor. “Siz göğüs doktoru değilsiniz.” dedim. “Ama kurul başkanıyım.” dedi. Ben de “Sizin kurul başkanı olmanız size bu yetkiyi vermiyor.” dedim. Kurulda yer alan diğer doktor “Korkuyorsanız bu işi yapmayın hocam!” dedi. 

Turgut: Bursa’ya gittiğimizde,  doktorlar “Sizi bize niye gönderdiler, biz bu hastalığı bilmiyoruz!” diyorlar. “Biz kendi paramızı alamıyoruz, sizin paranızdan bize ne!” diyen doktor bile oldu. 

Kutay: Bir de slikozisin sadece akciğer tehlikesi yok. Hastalık böbreklere de iniyor. Ben böbreklerimin yüzde ellisini kaybettim. 1 yıldır Osmangazi Hastanesi’nde tedavi altındayım. Bursa’da bana yüzde 78 oran verdiler, bunun yüzde 70’i böbreklerden kaynaklanıyor. Böbrek sorunlarımın da silikozisten olduğuna dair raporum var. Ankara Meslek Hastalıkları Hastanesi sorunun silikozisle bağlantılı olduğunu bulup onayladı. Yani söylenti değil. 

Hayri: Bende de uyku apnesi var, o da silikozisle alakalı.  “Akciğerdeki sorun, oksijen yetersizliğinden dolayı uyku apnesi yapar.” dedi doktor. 

Akif: Bunlarla da bitmiyor ki… Benim bu hastane süreci yüzünden psikolojim bozuldu. Emekliliğimi elimden aldılar. Ben çalışayım, bana iş versinler, eyvallah! Ama durum öyle değil. Bundan 1 buçuk ay önce Ankara’ya gittim. “Beni birine ulaştır. Rüşvet vermedim, bir şey yapmadım, ben bunu ispatlayacağım. Devletin kapısında bunu yapacağım.” dedim. Benim bu emekliliğimi elimden alsınlar, gidip o meclisin önünde kafama sıkmazsam adi şerefsizim! Ne aile düzenim kaldı ne çoluk çocukta bir parça mutluluk…

Dediğiniz gibi, silikozis hastası olduğunuz için iş bulmak da zor. Meselenin sağlık kısmı, haksızlık kısmı bir yana bir de bu tarafı var. Bu konuyla ilgili neler söylemek istersiniz?

Hasan: Ben size bir örnek vereyim. Gıda sektöründe iş aradım. Hem tozlu ortamdan uzak dururum hem de az ya da çok para kazanırım diye düşündüm. Benden sağlık raporu istediler. Sıradan bir sağlık kontrolü yaptırdım, diğer gün almaya gittim. Dediler ki “Hasan Bey sizin röntgende moleküller gözüküyor yoğun şekilde. Sizin neyiniz var?”

Ulaş: Aynı şey bende de oldu. Fabrikaya girerken film çektirdim, doktor telefon açtı “Senin ciğerlerinde ne var?” diye sordu.  İşe girerken çok iyi anlıyorlar sorunumuzu, sıra emekliliğe gelince akciğerlerimizde hiçbir şey göremiyorlar. 

Selim: Tabii, bu arada bizim işlerimizin hızlı bir şekilde yürümesi, yoluna girmesi gerekiyor. Önümüz kış; bu işin elektriği var, doğalgazı var… Üniversiteye giden çocuğumuz var.

Akif: Ben bu yüzden çocuğumu üniversiteye gönderemedim. Çağırayım gelsin, anlatsın niye okumaya gidemediğini. Ağzımı açmayacağım.

Hayri: Bana zamanında “Bu işte çalışma! Çalışan arkadaşlarına da söyle çalışmasınlar, bunun  sonu ölüm!” diyen doktorların, hastanelerin tavrı son bir buçuk sene içinde tamamen değişti. Ben cimere bunu yazdım: “Biz ölelim mi?” dedim. En son beni Savcılık çağırdı; 15 fotoğraf gösterip “Bunları tanıyor musun? dediler. “Kim bunlar?” “Eskişehir’de yolsuzluk yapanlar!” Polis diyor zaten “Sizinle alakası yok ama bunu yapmak zorundayız.” diye. Bir yolsuzluk damgası yemediğimiz kalmıştı, o da oldu.

Celil: Bizi sindirmeye çalışıyorlar; maaşları keserek, iş vermeyerek… Bizler nereden nasıl para kazanacağız, nasıl geçineceğiz diye düşünen yok. Kış geldi, masraflar artacak, havalar soğuyor, çoluk çocuk ne yapacağız? Böyle sorunlar sebebiyle aile düzeni bozulan arkadaşlarımız var.

Akif: Bakın eşimi çağırdım. “Bu emekliliği vermeyeceğim olmazsa kafama sıkarım!” dedim ya. Benim eşim devletten büyük. Bana dediği şu: “Ben çalışır bakarım sana.” Eşimi aldım, işten buraya getirdim, anlatsın diye. Bu kadar sıkıntıyı benim çoluğuma çocuğuma yaşatmaya bu devletin ne hakkı var?

Zehra: Eşim en son raporu almaya gittiğinde, sonuç 0 olunca, “Emekliliğimi kessinler, kırıp dökeceğim her şeyi.” dedi. Ben de “Bize sen lazımsın.” dedim. Çok zor günler yaşadık, yaşıyoruz. Çocuklarımda durumdan kötü etkileniyorlar, iki çocuğumuz var. Ben de bir alışveriş merkezinde temizlik görevlisi olarak çalışıyorum ancak geçinmek zor. Tahmin ediyorum herkesin eşi, çocukları benzer zorlukları yaşıyordur. 

Bu süreçte işverenlerle ve işverenlerin kurumlarla kurduğu ilişkilere dair bir şeyler söylemek ister misiniz? Hepiniz Eczacıbaşı’nın çalışanlarıydınız. 

Osman: Evet hepimiz Eczacıbaşı’nda çalışıyorduk ama burada birçok şirket var. Bu seramik şirketlerinin hepsi Seramik Federasyonu adı altında birleştiler, tazminat ve ceza davalarında güç birliğine gittiler. Çalışma Bakanlığı’ndan mevzuat değişimi istediler. Sağlık Bakanlığı’nın kandaki oksijeni belirleyen kan gazı ölçümünü şart koşması  için mücadele ettiler.

Kemal:  Kan gazı ölçümüyle ilgili uğraşları sonuç verdi. Görülen davalarda Adli Tıp Kurumu’nun “Kan gazı ölçümü mevzuatımızda yoktur.” ibaresine rağmen Adli Tıp kendi yapamadığı muayeneyi Tıp Fakülteleri  üzerinden yaptırtıyor. Bu işverenin “Kan gazı ölçümleri yapılsın.” talebiyle alakalı. İşverenlerin talebini 2018 yılında Adli Tıp reddediyor ve bu reddi işveren avukatlarına tebliğ ediyor. Ancak sonuçta işverenlerin baskısı galip geliyor ve kan gazı ölçümleri yapılıyor. Yani işverenin kanunsuz bir  isteğini yine yerine getiriyorlar. 

seramik işveren 300x226 - "YA EMEKLİLİĞİMİZİ GERİ VERSİNLER YA DA HAKSIZCA EMEKLİ OLDUĞUMUZU KANITLASINLAR!"

Hayri: Eczacıbaşı dediniz, aklıma geldi: Eczacıbaşı Tıp Ödülleri dağıtılıyor her sene. Ben Osmangazi Devlet Hastanesi’ne gittiğimde, hastanenin koridorlarında “Eczacıbaşı bilmem ne ödülünü Osmangazi aldı.” diye yazılara rastlıyorum. Bunları hastanenin koridorlarına yazıyorlar. Bir de tabii, milletin hastalıklarını kontrol edip hastalığa bir var bir yok diyorlar. Böyle şeylerle karşılaşınca, insanın midesi bulanıyor. 

Anlattıklarınızdan anladığım, “Bu iş böyle yapılmalıdır, bunun prosedürü budur.” gibi bir kural yok. 

Bülent: Evet. Örneğin, Bursa’da olan başhekim müfettişe, silikozisi engelli sınıfında görmediklerini söyledi. Doktorların silikozise yaklaşımı çok farklı olabiliyor; aynı rapora biri 20 biri 40 diyebiliyor. Bunun bir standardının olması lazım. 

Bize kalırsa sorunun çözümü TBMM. Şahsi kanaatim meslek hastalığı olarak silikozise ayrı bir yer verilmesi gerekir. Tek meslek hastalığı bu değil tabii ama bunun tedavisi yok, geri dönüşü yok ve tehlikeli hastalık. Bir zaman gensoru önergesi verdiler. Ama ne olduysa bu tartışmalar 2 sene içinde durdu. İşverenlerin de olanlardan haberi var, al gülüm ver gülüm ilişkisi dönüyor. İnşallah hakkı olanın hakkını verirler. Normalde yasa nedir? Çıktıktan sonrasını kapsar. Biz 2014’te 2015’te emekli olmuşuz. Aradaki beş senede ne oldu da silikozisi kabul etmemeye başladınız?

Haluk: Eskişehir’de silikozis eğitimi almış doktor Mehmet Erdem’e sorduğumuzda genelgeyi açıp bize gösterdi. “Eğer bir doktor filmlerde silikozis gördüyse, hastanın az etkilendiği durumda yüzde 20, orta dereceli etkilenmişse yüzde 40, ileri derece etkilendiyse yüzde 80 vermeli. Yüzde 0 veremez.” dedi. Ancak kuralın uygulaması, yorumu başka başka…

Kerem: Maliye Bakanlığı’nı aradım. Maliye Bakanlığı diyor ki: “Bizim verdiğimiz süresiz raporu kimse bozamaz.” Doktorların yaklaşımı birbirini tutmuyor o ayrı; devlet kurumları bile birbirini tutmuyor.

Hem sağlık sorunları hem ekonomik sıkıntılar hem haklarınızın gaspı… Devlet kurumlarına bir çağrınız var mı? Konuşmayı bununla bitirelim. 

Murat: Doktorlara diyeceğimiz şu: Bizim  silikozisimiz olup olmadığına baksınlar. Eğer varsa ilk rapora onay versinler çünkü bu oranlar düşemez. 

Hukukçulara: Davaları kazandığımız söyleniyor. Ancak diyelim ki 500 bin lira tazminat almak gerekiyorken 50 bin lira almışız. Bu kazanmak mı? Aslında 450 bin lira kaybetmişiz. Sorsan bütün davaları kazanmışız görünüyor. Aslında hepsini kaybetmişiz.

Son olarak SGK’ya: Müfettiş alsın eline dosyaları Bozüyük’e gelsin ya da çağırsınlar, biz istedikleri yere gidelim. Müfettiş bize desin ki “Sen üçkağıtçılık yapmışsın, şu doktora şu kadar para vermişsin, şu raporu böyle almışsın…” Bunları bize kanıtlasınlar. Bizi kameraya çeksinler, teşhir etsinler, rezil etsinler. Ya emekliliğimizi geri versinler ya da haksızca emekli olduğumuzu kanıtlasınlar. Bu da SGK’ya çağrımızdır. 

*Yazıda, işçilerin gerçek isimleri kullanılmamıştır. 

 

3594 gösterim

Yorum Yapın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

MESLEK HASTALIKLARI NEDİR? Meslek hastalığı; işçinin çalıştığı veya yaptığı iş şartları nedeniyle ortaya çıkan geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal rahatsızlık halidir.